Masterplan ile Röportaj
- Metehan Küçükaydın
- 10 Ağu 2024
- 8 dakikada okunur
Power Metal tarihinin en başarılı albümlerinden biri olan Masterplan'ın kurucusu ve gitaristi Roland Grapow ile çok keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Masterplan, Aralık ayında Firewind ile birlikte ülkemize geliyor. Bu, efsane grupları kaçırmak istemezsiniz.
Roland, hoş geldin. Bana günlerinden bahseder misin? Şu sıralarda ne yapıyorsun?
Merhaba, tanıştığıma memnun oldum. Şu anda stüdyoda bir sürü şey ile uğraşıyorum. Her zaman arayış içindeyim. Masterplan ve kendi şovlarımdan dolayı stüdyodan uzak kalmıştım. Brezilya'daydım ve iki hafta önce döndüm ve hala dinleniyorum. Bir sonraki Masterplan şarkısını bitirmek zorundayım, haftaya teslim edilecek. Sadece birkaç küçük miksaj ve gitar güncellemeleri kaldı. Ağustos sonu ya da Eylül'de çıkmasını umuyorum.
Masterplan çok uzun bir süre sessizdi. Bu sessizliğin sebebi neydi?
Evet, asıl sebep işlerin çok değişmiş olması. 2007'de stüdyomu açarak normal gruplar için hizmet vermeye başladım. Hamburg'da zaten 1995'ten beri stüdyom vardı ama bu sefer elimde daha fazla ekipman vardı. Biraz plak şirketiyle de anlaşmalar yapıyordum, avanslar üzerine konuşuyorduk. Bu da Time to Be King albümünün çıktığı döneme denk geliyor. O zaman plak şirketi, "Bir stüdyon var, neden başka grupları kaydetmiyorsun?" dedi. Bir tesadüf eseri biri benden kayıt ve miks yapmamı istedi. Zaten işler biraz durgundu.
Kaydettiğim ya da belki ikinci kaydettiğim grup Çek Cumhuriyeti'nden Ixco'ydu. Sonucu duyunca herkes stüdyomda kayıt yapmak istedi. Stüdyoyla daha fazla meşgul olmaya başladım ve son birkaç yılda işler biraz azaldı, özellikle Corona'dan sonra. Ana sebep, stüdyoya gelen müşteriler olduğunda kendi grubun için daha az zamanın kalması ama iyi para kazandım, yani hiçbir şeyden mahrum kalmadım. AFM ile sözleşmemi yerine getirmem gerekmiyordu. AFM hiçbir zaman beni zorlamadı.
Geçen yıl, Masterplan'a devam etmeye karar verdim. Bu yüzden ilk single'ı çıkardık. Firewind ile tur yaptık ama itiraf etmeliyim ki ilerleme yavaş. Her şey kaydedildi, ön miksaj yapıldı ama bazı şarkılar için vokaller eksik, bu yüzden biraz zaman alıyor. Umarım yıl sonuna kadar bitiririm ve albüm çok çabuk çıkar.
Rise Again'den bahsetmek istiyorum. Güzel bir şarkı. Tepkiler nasıldı?
Biliyorsun, bazen bir albüm için ilk şarkıyı seçmek zor olabiliyor. Özellikle de kimsenin bilmediği bir albümse... Ama ben şarkıları biliyorum. Malzemenin oldukça... Nasıl denir? Çeşitli olduğunu biliyorum. Mesela çok İrlanda tınıları olan bir baladımız var. Tipik Masterplan tarzında, karmaşık parçalarla dolu progresif şarkılarımız var. Daha fazla çift bas, daha hızlı ve belki de biraz daha agresif şarkılar var.
İlk şarkı ne olabilir diye düşündüğümde yine tipik bir pop şarkısı seçmek istemedim, geçmişte yaptığımız gibi. Mesela Back for My Life ya da benzeri bir şey. Son üç albümde her zaman "En çok ne satabilir?" ya da "Kızlara da ulaşabilir mi?" diye düşündük, çok sert metal fanlarına değil de. Ama bence artık bu cool değil. Daha çok iyi bir rock şarkısı göstermek daha iyi olur, bilirsin.

"Agresif" kelimesi önemli bence. Son yıllarda müziğinizde çok melodik unsurlar bulunmuyor. Sen yirmi bir yıllık Masterplan müziğinin evrimini nasıl analiz ediyorsun?
Bence başlangıç noktası bizim için çok önemliydi. İlk ve ikinci albümü yaptığımızda mükemmel bir kadromuz vardı ve her şey değişti. Jørn ayrıldı, Uli ayrıldı ve tabii ki her şey benim omuzlarıma bindi. Time to Be King'i yaptığımızda, Jørn bu power metal şarkılarını pek sevmiyordu. Bu çift bas veya hızlı şarkıları. "Sadece değiştirirsek geri döneceğim," dedi ve ben de "Tamam, seni mutlu edecek şekilde değiştirelim, ben de mutlu olayım," dedim.
Belki de birçok insan Time to Be King hakkında aynı düşünmüştür ama elbette bu, Masterplan veya Aeronautics gibi değildi. MK II ise farklıydı çünkü farklı bir şarkıcı vardı. Yani, her neyse. Bu tür bir downgrade ile devam etmeye çalıştık, bir upgrade değil. Time to Be King biraz bir downgrade oldu ve bir uzlaşmaydı. Sonraki albüm için şarkılar yazmıştım ve ben ve klavyeci Axel ile çalışıyordum ama Ben Yon asla e-postalarımıza ya da çağrılarımıza yanıt vermedi. Yeni şarkıcımız Rick Altzi ile aynı Time to Be King konseptine devam ettik, eğer böyle adlandırmak istersen, bu tipik power metal veya senfonik şeyleri içermiyordu.
Novum Initium zaten yine biraz uzlaşmaya uğramıştı. Sonra sana stüdyoyu yönettiğimi söyledim ve açıkçası biraz ilgimi kaybettim. Sonra AFM Records ile bir sonraki albüm hakkında, avanslarla ilgili konuştuk ve sonra orada her şey yeni sözleşmeyle birlikte çok değişti. Tek bir albüm için aynı parayı alalım, diye bir fikir geldi aklıma. Yani, üç şey: uzun zaman önce yaptığımız bir DVD, tam ne zaman olduğunu bile hatırlamıyorum; sonra PumpKings; ve şimdi üzerinde çalıştığımız yeni albüm. Bu, tek bir anlaşma için üçlü bir konsept gibi.
Bu, önceden aldığımız parayı yine almamızın bir tür hilesiydi, biliyorsun ve bu yüzden, paranın çoğunu harcadık. Bu da ilgimi kaybetmeme sebep oldu. Yani, sanırım bu albümü bitirdiğimizde, anlaşmanın kalan kısmından küçük bir miktar alacağız. Bu yüzden albümü nihayet bitirmek istiyoruz, işte bu da neden bu kadar uzun sürdüğünün, on ya da on bir yılın ana nedeni.
Evet, zamanın değiştiğini düşünüyorum. Diğer gruplarda da aynı sorunu görüyorum. Belki on bir yıl değil ama üç - dört yıl bir şeyler yapmadan önce beklemek zorunda kaldılar. Geçen hafta Slovakya'nın Bratislava kentinde Exodus'u izledim. Onlar da aynı şeyi söyledi: "Kesinlikle gelecek yıl yeni albüm çıkaracağız." Ama bu zaten dört yıl oldu. Geçmişte her yıl ya da bir buçuk yılda bir albüm yapıyorduk. Bu büyük bir fark. Neyse, zaman değişiyor ve her şey farklı. Nasıl şikayet edebilirim? Parayı nereden gelirse oradan alıyorsun.
Müşterilerim stüdyomda deli gibi çalışıyordu ama şimdi biraz daha sakin. Yeni bir evim, yeni bir stüdyom var. Şimdi miksaj işleri üzerine yoğunlaşıyorum. Artık eskisi kadar çok çalışmayı sevmiyorum. Yaşım ilerledi, biliyorsun, bu ay altmış beş yaşıma giriyorum. Stüdyoda beş grup üyesinin sürekli konuşup soru sorması kesinlikle zaman alıcı bir şey. Bu yüzden daha sakin bir şekilde çalışmayı ve Masterplan'ı ve hayatı düşünmeyi seviyorum. Bu yıl canlı çalmayı tekrar daha çok seviyorum. Benim solo şovlarım ve Masterplan ile zaten kırk şov yaptık. Hala devam ediyoruz.
Bu sene takviminiz oldukça dolu zaten.
Evet ama seyahat etmeyi ve uçağa binmeyi sevmiyorum (gülüyor).
Rick gruba katılalı 12 sene oldu. Kesinlikle çok güçlü bir ses. O katıldıktan sonra neler değişti?
Kadro kesinlikle daha istikrarlı. Daha iyi bir arkadaşlığımız var. Tabii ki Uli Kusch ile çalışmayı özlüyorum; bu büyük bir ilham kaynağıydı. Helloween yıllarından beri birlikte çalıştığımız biriyle bu kadar uzun süre çalışmak gerçekten güzeldi ve sonra Masterplan'a başladık. O asla bir şarkıyı tamamlamazdı ama her zaman harika fikirleri olurdu. Sonra ben gelirdim ve bing, bing, bing! Bu bir takım gibi; biri topu atar, diğeri yakalar. Futbol takımı gibiydi, eğer birbirinize karşı çalışırsanız bu işe yaramaz.
Uli ile bu mükemmeldi, ama Jørn... Jørn ile çalışmak zordu ama iyi bir adam, hala hepimiz iyi arkadaşız. Ama o her zaman dengesizdi, biliyorsun. Bir sonraki albümü veya turneyi düşünürken, o birdenbire yok olurdu. Hiçbir zaman resmi olarak ayrılmadı, sadece ortadan kayboldu. O biraz tuhaf.
Bu yeni kadroyla ise Kevin ile bir kez değişiklik yaptık. O harika bir adamdı, biliyorsun. Davulcu olarak harika biri ve Rick ile çalışmak çok kolay. Bir konser olduğunda, bir festivale katılmamız istendiğinde onlara bir e-posta gönderiyorum. "Şu gün zamanınız var mı?" diye soruyorum ve bir saat içinde cevap veriyorlar. "Sorun yok, tamam." Para konusuyla uğraşmıyorum, para için kavga etmiyorum. Her şey kolay, buluştuğumuzda her zaman eğleniyoruz ve sanırım sahnede de bunu görebiliyorsunuz.

Rick'in gruba nasıl katıldığını hatırlıyor musun?
Tabii, bana bazı demo kayıtları gönderdi ve o zamanlar çok iyiydi. Sonra, bir şarkıcıya ihtiyacımız olduğunda onu hatırladım. Yeni şarkıcının bir performansını izledim, şarkının adını hatırlamıyorum ama sesini gerçekten beğendim. Zamanla daha da iyi olmuştu çünkü önceden sadece bir şarkıcı değildi.
Sonra onu aradım ya da yazdım ve "Katılmak ister misin?" diye sordum. "Evet." dedi. Her şey kolay oldu, aynı Jari gibi. Jari de demişti; "Bir basçıya ihtiyacınız olursa hazırım." diye ve iki - üç yıl sonra ona da sordum, "Katılmak ister misin?" "Evet." dedi. Her şey kolay oldu. Artık her şey çok daha kolay.
Müziğe dönmek istiyorum. Şu sıralarda pek melodik gitarlar barındıran şarkılarınız yok. Gelecekte melodik şarkılar görecek miyiz?
Evet, evet, evet. Bazı insanlar şimdilerde daha kısa bölümler çaldığımdan şikayet etti ama... Bazı şarkılarda hala solo çalmam gerekiyor ve bu her zaman gösterişle melodik şeyler arasında bir karışım olacak. Bu tamamen şarkıya bağlı.
Rise Again şarkısında uzun bir solo yapmak istemedim. Bir şeyin eksik olduğunu hissetmedim. Birkaç kez oldu; Lost and Gone gibi, gerçek anlamda uzun bir solo yok ya da Back for My Life gibi, hiç solo yok. Stüdyoda bazı koro bitişlerinde çaldım ama canlı performansta bunu yapamıyorum çünkü ritim çalıyorum ama bazen böyle oluyor. Şarkının bunu gerektirmediğini hissedersem yapmak istemem.
Bu soruyu birçok defa cevapladın ve sıkıldığını biliyorum ama Türk dinleyiciler için bir kere daha cevaplamanı rica ediyorum: Masterplan albümünün üstünden yirmi bir sene geçti. Power metal tarihine geçen bu albümün 21. yılında neler hissediyorsun?
Hislerimi tarif etmek zor. Geçen yıl Ocak ayında 20. yıl dönümümüz vardı. Özel basım albüm neredeyse bir yıl sonra çıktı çünkü AFM Records plakları basmakta sorun yaşadılar. Paketi güzel yapmak istediler, ekstra plaklar eklediler ve tüm plak fabrikaları aylarca doluydu. Her grup plaklarla tekrar para kazanıyor. Bu yüzden Amerika'da bir yıl sonra çıktı. Avrupa'da sanırım Ekim'di.
Yaptığım video hakkında gerçekten mutluyum. Stüdyomda bu kasetleri buldum, profesyonel kameraların kasetleri. Yaklaşık sekiz - dokuz kaset vardı ve burada yirmi yıldır duruyorlardı. Belki bu yıl dönümü fikri için kullanırım diye düşündüm. İki yıl önce AFM ile konuştum, "Bu özel video, ilk kadroyla birlikte harika olurdu." Çünkü bu videonun şimdi, herhangi bir neden olmadan yayınlanmasının bir anlamı yoktu. Bu yıl dönümü vesilesiyle yayınlanması mantıklıydı.
Bunun iyi bir fikir olduğunu düşünüyorum ve bu konuda gerçekten gururluyum. Ayrıca videoyu ve müzik programımı kullanarak düzenledim, ki bu program normalde video düzenleme için yapılmamıştı. Bunun işe yaradığını keşfettim. Hatta arkadaşım Andy Sneap ile konuştum ve dedim ki, "Pro Tools'ta video düzenleme yapabilirsin." "Evet, çok iyi çalıştı." diye cevap verdi. Her şey yine düşük bütçeyle yapıldı. Videoyu ben düzenledim, miksajını yaptım, bazı sorunları düzelttim. Bir kick drum eksikti ve Uli Kusch ile konuştum, yaptığım düzeltmelerden memnun olup olmadığını sordum ve o da gerçekten mutlu oldu. Bu iyi bir histi.
Ve sonuç güzel. Hala neden bu kadar az insanın videonun çıktığını fark ettiğini merak ediyorum. Belki de Enlighten Me gibi ilk şarkılardan birinin videosu sanıyorlar ama neyse. Videonun çıkmasından mutluyum ve şimdi on yıl önceki yeni kadroyla geleceğe odaklanabiliriz.
Türkiye hakkında neler biliyorsun? İstanbul konseri için heyecanlı mısın?
Orada hiç çalmamıştık sanırım. İki hafta önce İstanbul Havalimanında eve dönüş uçağını kaçırdım, bu yüzden orada bir otelde kalmak zorunda kaldım. Şehrin birazını gördüm. Bir ara orada çaldığımızı hatırlıyorum. Belki de Helloween dönemiydi, emin değilim. Bir gösteri vardı, hatırlıyorum. Emin değilim, Yunanistan mıydı yoksa Türkiye miydi? İnsanlar Helloween'in en kötü gösterisini izlediklerini söylüyorlardı. Umarım o gösteri Türkiye'de değildir ama her neyse, oradaki insanlarla tanışmayı dört gözle bekliyorum.
Birkaç arkadaşım vardı, biliyorsun, Türkiye'den yazan. Son yıllarda değil ama yirmi yıl önce birkaç kişi yazmıştı ve her zaman güzeldi. Almanya'da Türk insanları görmek harika, klişe gibi görünebilir ama çoğunlukla heavy metal dinlemiyorlar ama her ülkede hard rock ve metal dinleyen çılgın bir kesim her zaman var.
Pekala, son olarak bana Masterplan ile yaşadığını garip bir anıyı anlatır mısın?
Her zaman komik bir şeyler olur. Genellikle çok eğleniriz. Özellikle son on yıldır olan bu kadroda, bir araya geldiğimizde hemen eğlenmeye başlıyoruz. Kuliste içiyoruz ve keyfini çıkarıyoruz. Tabii ki bazen biraz sarhoş oluyorum. YouTube'da var, görmek istemezsiniz. Bazen şarkıcı da oluyor ama artık daha stabiliz çünkü ben o kadar fazla içmiyorum.
Çok da komik olmayan bir hikaye, son turnede İsveç'te yaşadığım bir ishal durumuydu. Şovu bitiremedim. Bu benim için en kötü anlardan biriydi. Sağlık nedeniyle bir gösteriyi asla yarıda kesmemiştim ama o gün bütün gün tuvaletteydim ve susuz kaldım. Heroes şarkısının ortasında solo yaparken parmaklarımın çok yavaş olduğunu fark ettim ve her şey bir anda değişti. Sanki bedenimden çıkıyormuşum gibi bir his vardı. Tüm grup üyeleri kalp krizi veya inme geçirdiğimi sandı. Bu, en kötü anımdı.
Diğer ilginç bir an, Masterplan ile geçen ay Slovakya'da yaptığımız son gösteriydi. Eşimle birlikte ülkenin diğer tarafına beş saatlik bir yolculuk yaptık. Diğer arkadaşlar Almanya ve İsveç'ten karmaşık uçuşlarla geldiler ancak şarkıcımız Rick uçuşunun dolu olduğunu söyleyip uçamayacağını öğrendi. Şarkıcısız kaldık, ne yapacağımızı düşündüm ve sonuçta ben şarkı söyledim.
Masterplan'ın şarkıcısız yaptığı tek gösteriydi. Sözleri bilmiyordum ama otelde ne yapacağımızı düşündük ve sonunda bir monitör aldık, Rick genellikle monitörden sözleri okurdu ama o evine götürdüğü için bizde yoktu. Bilgisayara bir kablo aldık, festivale girdik ve ben şarkı söyledim. Hem gitar çalıp hem şarkı söylemek zordu ama insanlar çok sevdi. Herkes mutlu oldu ve paramı geri ödemek zorunda kalmadım.
Bir diğer komik hikaye, bazen hayranlar Rick Altzi'nin aslında Jørn Lande olmadığını bile fark etmiyor. Ona gelip "Hey Jørn, imza verebilir misin?" diyorlar, biz de gülüyoruz.
Roland, bana katıldığın için çok teşekkür ederim. Tüm sorularım bunlardı.
Ben teşekkür ederim. Türkiye'de görüşmek üzere.