Hipersona ile Röportaj
- Metehan Küçükaydın
- 22 Tem 2024
- 5 dakikada okunur
Merhaba! Bugünkü konuğumuz son dönemde hem Türkiye’de hem yurt dışında isminden sıklıkla bahsettiren Hipersona. Hipersona, ülkemizden çıkan son derece başarılı bir post-punk grubu. Ayrıca kendileri bu yıl İngiltere’nin en büyük punk festivali olan Rebellion Festival’de sahne alan ilk Türk grup olarak bizleri temsil edecekler.
Öncelikle hoş geldiniz. Yoğun programınızın arasında davetimi kabul ettiğiniz için de teşekkür ederim. Umarım her şey yolundadır. Son günleriniz nasıl geçiyor, bize bahsetmek ister misiniz?
Bengi: Selamlar! Röportaj teklifi için biz teşekkür ederiz. Aşırı yoğunluktan ağlamak üzereyiz. Bi’ yandan Türkiye’deki festivallerde konserlerimiz devam ediyor, bi’ yandan yurtdışı konserlerimize hazırlanıyoruz, bi’ yandan ben doktora yapıyorum ve Bilge de yüksek lisansına devam ediyor. Gerçekten çok yorucu ama bir yandan da sanki bu yoğun programa bağımlı bi’ halimiz var gibi hissediyorum ben hehehe.
Başlangıç olarak müzikal evriminizin üzerine konuşmak istiyorum. İlk EP, Uyan Artık; Önceki grubunuz Dört’teki gibi rock soundlu bir EP idi. Zamanla, özellikle 2020’deki Şehirleri Yak ile daha hızlı bir müzikten 2021’deki Aldırmam hiç ile post-punk’a evrildiniz. Bu evrimden biraz bahseder misiniz?
İlk EP’mizdeki şarkıların çoğu, aslında o grubun albümü için bestelediğimiz şarkılardı ama o grup artık yapmak istemediğimiz bir müziğe evriliyordu ve devamında da dağıldık zaten. Grup dağılınca hızlı bi’ şekilde ara vermeden devam etmek istediğimiz için elimizdeki şarkıları Hipersona olarak yayınladık ama ilk EP’mizden sonraki tarz değişimimiz hiç planlı bir şekilde olmadı. Zamanla daha farklı sanatçılardan, müzik türlerinden ilham almaya başladık ve yapmak istediğimiz tarz da değişti. Açıkçası kendimizi yeni bulduk bu beş yıllık süreçte ama bu geçiş hiçbir zaman sert bir geçişmiş gibi hissettirmedi bize. Zaten müzik türlerinin katı kuralları olduğuna inanmıyoruz.
Şarkılar zamanla İngilizceye de evrildi. İngilizceye geçiş kararı nasıl oldu? Dili oturtmayı nasıl başardınız?
En başından beri aslında İngilizce şarkılar yapmak istiyorduk, müzik tarzımıza daha uygun olduğunu düşünüyoruz ve genellikle İngilizce şarkılar dinlediğimiz için bu durum bizi zorlamadı hatta daha rahat bi’ şekilde yazdığımızı fark ettik. “Satellite” parçamızın GRAMMY AWARDS sunucusu TedStryker tarafından Amerika radyolarında çalınması, ünlü DJ John Kennedy tarafından İngiltere’nin en büyük radyolarından olan Radio X’te “the hot one” ve “the big one” olarak seçilmesi ve ayrıca Güney Kore, Japonya ve Brezilya dahil olmak üzere birçok yabancı ülkenin radyosunda çalmasının – listeye girmesinin ardından doğru yolda olduğumuzu hissettik. Hala da İngilizce şarkı ağırlıklı devam ediyoruz.
Türkçe veya İngilizce fark etmeksizin hikayesindenbahsetmek istediğiniz bir şarkı var mı?
Bilge: Son yayınladığımız şarkımız MANIAC’tan bahsetmek istiyorum hehehe. İnsanlar bu şarkıyı bir aşk şarkısı zannediyorlar ama gerçek çok çok farklı. Şarkının sözleri, “Fast and Furious – Tokyo Drift” filmine yazıldı hehehe. En sevdiğimiz filmlerden birisine (ve “Han” karakterine) bir şarkı yapmak istedik. Böyle ters köşe yapmayı seviyoruz.

Son yıllarda yurt dışında çok fazla çalıyorsunuz. Yanlış hatırlamıyorsam ilk önce bir balkan ülkesinde çalmıştınız, sonrasında da tüm Avrupa’ya hatta Asya’ya uzanan bir yolculuk var. Her şeyden önce yurt dışındaki keşfedilme süreci nasıl gerçekleşti?
Bengi: Yurt dışı konser açılışımızı Kore ile yaptık 2022’de. Hala rüya gibi geliyor bana. Devamında Bulgaristan ve İngiltere’de konserlerimiz oldu. Bununla birlikte daha duyurusunu yapamadan bazı sebeplerle iptal ettiğimiz yurtdışı konserleri de oldu maalesef. Bu sene tekrar İngiltere’ye, oranın en büyük punk festivali olan Rebellion Fest’te çalmaya gidiyoruz. Yurtdışında rock müzik camiası çok daha güçlü ve canlı; orada bir performans sergileyebilmek için gerçekten çok emek verdik aslında. Ama ilk konserden sonra, devamı hızlı bi’ şekilde geldi. Ben bu konuda ilk yurtdışı konserinin zorlayıcı bir basamak olduğunu düşünüyorum.
Bilge: Ayrıca, yurtdışı turnesine çıkmayı istiyoruz! Belki küçük bir Asya turnesi olabilir: Tayland, Güney Kore ve Japonya…
Kore’de konser verdiniz. Üzerinden iki yıl geçti ama bana hala çılgınca geliyor. Ülkemizdeki müzik endüstrisi için büyük bir gelişme. Kore’de nasıl karşılandınız? Oradaki kitle nasıldı?
Bizim en büyük hayallerimizden birisi Kore’de çalmaktı ve bunu gerçekleştirdiğimiz için gerçekten çok mutluyuz. Orada birçok insan bize nereden geldiğimizi sordu ve biz de Türkiye’den geldiğimizi söyleyince “Kardeş ülke” deyip çok güzel tepkiler verdiler. Hiç unutamıyoruz Gyeongbukgang’ta gezerken yaşlı bir amca Türk olduğumuzu öğrenince şapkasını çıkardı ve “Savaşta yaptığınız yardımlar için teşekkürler.” dedi ve önümüzde eğildi. Gerçekten çok etkilendik.
İngiltere’nin en büyük punk festivali olan Rebellion Fest’te sahne alacaksınız. Üstelik Rebellion’da sahne alan ilk Türk grup olacaksınız. Bu nasıl hissettiriyor? Duygularınızı paylaşabilir misiniz?
Rebellion Fest için inanılmaz heyecanlıyız! Dünya’daki punk devleri ile aynı festivalde çalacağız ve geçen seneki Londra Loud Women Fest performansımızdan sonra tekrar oraya gidiyor olmak inanılmaz. ÇOK HAZIRIZ (Kıyafetlerimiz de çok güzel olucak heheh! Sizlere göstermek için sabırsızlanıyoruz.)

Hem Türkiye hem Avrupa hem Asya… Sanırım bu sorumu sizden iyi cevaplayan çıkmaz. Türkiye ile dünyanın punk sahnesine bakışını nasıl görüyorsunuz? En basitinden bir Türkiye konseri ile Avrupa konserinin farkı sizce nedir?
Kitle farkını inanılmaz hissettik. Yurt dışındaki insanlar rock müzik kültürünü gerçekten içselleştirmişler. Tabii ki ülkemizde de böyle bir kitle var ama yurt dışına göre sayı olarak fazla olduğunu düşünmüyoruz. Orada insanlar daha rahat, daha özgür bir şekilde eğleniyor. Londra’daki performansımızda Türkçe şarkılarımızdan da çaldık ve Türkçe hiçbir şey anlamamalarına rağmen inanılmaz eğlendiklerini gördük. Asya, Avrupa ve köprü olan ülkemizde performans sergileyip deneyimleyebiliyor olmak bizim için büyük tecrübe oldu.
Oldukça başarılı bir yolculuk var burada. Her şeyden önce bir müzik dinleyicisi olarak yaptığınız her şey için teşekkür ediyorum ve başarılarınızın devamını diliyorum. Bir ablaları olarak sizden sonra gelecek veya sizinle birlikte gelen gruplara neler söylemek istiyorsunuz?
Bilge: Çok teşekkür ederiz. Bu, gerçekten dışarıdan görüldüğünden çok daha stresli ve zor bir şey. Yıllarca, umutlarımızın suya düştüğü de çok fazla an oldu ama önemli olan, tüm zorluklara ve kötü insanlara rağmen inandığın ve sevdiğin müziği “Kim ne der?” diye düşünmeden yapmaya devam etmek.
Bengi: Benimki biraz daha farklı bir konuda olacak. Bence müzik gurubu resmen aile gibi ve eğer sizin bu ailenizde aynı dinamikleri hissetmediğiniz elemanlar olursa zorlamaya gerek yok. Ayrılın gitsin, belki daha güzeli sizi bekliyordur heheheh. Yoksa Hipersona da olmazdı…
Tabii başarıdan söz etmişken sizin başarıya giden yolunuz da herkese ilham verecektir eminim ki. Başarıya giden yoldaki engelleri nelerdi, nasıl aştınız?
İkimiz de müzik konusunda işkolik, detaycı ve mükemmeliyetçi tipleriz. Bundan dolayı cevabımız sadece “Çalışmak, daha çok çalışmak ve hep çalışmak…” olur. Bir de çok fazla fedakarlık yapmak ve bundan dolayı üzülmemek.
Eminim ki bu sorumun harika bir cevabı vardır. Hipersona ile şimdiye kadar yaşadığınız en sıra dışı anınızı paylaşır mısınız? Kulis anısı olur, yolculuk anısı olur, sahne anısı olur…
Bengi: Festivalde sahneden iner inmez bir dinleyici yanıma ojesiyle gelip “Abla bana oje sürer misin?” demişti ve ben de sürmüştüm hehehe.
Bilge: Yurtdışından dönüş gününde sakın midenizi bilmediğiniz yemeklerle, abur cuburlarla “Amaaaaaan bi daha kim bilir ne zaman bulup da deneyeceğim, bi' günden bi' şey olmaz.” deyip tıkamayın. Sonra dönüş yolunda mideniz size ufak sürprizler hazırlayabilir.
Sevgili Bengi ve Bilge, bugün bana katıldığınız için çok teşekkür ederim. Sizleri ve müziğinizi çok seviyoruz. Lütfen kendinize çok iyi bakın. Eylül’deki konseri heyecanla bekliyorum.
Biz teşekkür ederiz bu keyifli röportaj için. Sevgilerimizi gönderiyoruz hehehe <3 Görüşmek üzere!