Bu Bir Festival Değil Ki? Placebo İstanbul Konseri
- Metehan Küçükaydın
- 7 Ağu 2024
- 7 dakikada okunur
Ah... ah... Placebo... Bende hep ayrı bir yerin olacak şekerparem. Şimdi, arkadaşlar; bakın, eğer bu yazıya çoook objektif bir şey okumak için tıkladıysanız yanlış yerdesiniz. Benim bu sitede objektif olmayacağım, çomar olacağım, koyun olacağım tek şey Placebo'dur. Ona göre!
Eğer bu yazıyı okumadan önce, 2022 konserindeki deneyimlerimi merak ediyorsanız sizi şöyle alalım.
Dediğim gibi Placebo benim için yeri hep ayrı olacak bir gruptur. Koca ergenliğimi anamdan babamdan çok Brian Molko'nun sesini duyarak geçirdim. Ben, 2022 konserini bile beğenmiş biriyim. Bu yüzden bana "Yok ama Brian da şöyle adam." "Yok ama 2022'de yüzümüze bağırdı." falan demeyin, bozuşuruz.
2022 konserindeki anılarımı hatırladığım kadarıyla tüm detaylarını anlatmıştım. Şimdi sıra geldi 2024'e.
Aylardan Mart. Yanlış hatırlamıyorsam Hammer Müzik'ten bir şeyler almış, metrobüsle evin yolunu tutmuştum. Hammer'dan da bir şeye bilet aldım galiba da ulan bu sene zaten çok az konsere gittim, ne almıştım acaba? Yoksa o başka bir gün müydü? Neyse. Metrobüsteyim, telefona bir bildirim geldi. "Placebo İstanbul'a Geliyor!!!" yüzümde kocaman bir tebessüm ile bildirime tıkladım. İlk önce nedense bir tereddüt ettim çünkü 2021'de Never Let Me Go bile duyurulmamışken Spotify'ın herkese "Placebo şarkı çıkardı!!" diye bildirim atıp o Placebo'nun bizim Placebo olmadığını görünce Spotify'a iyi sövmüştüm. Hemen Placebo'nun Instagram sayfasına dadandım ve haber doğruydu! Malkoçoğlu bıyıklım, Ağustos'ta İstanbul'a dönüyordu.

Biletlerin satışa çıkacağı gün Passo'da pusumu kurdum. Bu sefer, Zorlu PSM'e göre nispeten büyük bir alanda olacağını bildiğim için rahat rahat biletimi alacağımı düşünmüştüm. -spoiler alert: yanılmadım ama bilet de alamadım- Biletler satışa çıkmadan önce Passo'da gördüğüm oturma planında sahne önü kategorisi de yer alıyordu ama öyle bir kategorinin olmadığını biletler satışa çıkmadan beş dakika önce güncellediler. Bütün biletler tek bir girişe tabiydi. Bu, benim sosyalist tarafım için iyi ama kocaman mekanda iyi bir yerde bulunmak için saatler önce gitmem gerektiğini hatırlamamla birlikte korkunç bir şeye dönüştü. Ben bunları düşünürken vakit geçti ve biletler satışa çıktı. Bir de ne göreyim! Bir bilet 1800TL idi! 1800TL! Ben, "Yuh, bu ne lan" derken bir bilet 2200TL oldu! 2200TL!
Arkadaşlar, 2022 yazısının linkini bilmeden bırakmadım. Hemen bir flashback alalım mı?
"14.00'te sıraya girdim, gerçekten sırada pek kalabalık yoktu. Toplasanız otuz - kırk kişi vardı. Bu arada bir sürü güzel insanla da tanıştım. Birkaç dakika sonra şu gerçeğin farkına vardım: Sky Lounge'da mekanın en üst katındaydık ve fuayedeki sıraya inmemiz için buradan üç kat aşağıya inmemiz gerekiyordu. Hemen çevreye bir göz attım ve en az benim kadar azılı fan olan Placebo hayranları, hiç de düşündüğüm gibi sakince aşağıya ineceğe benzemiyordu; tabiri caizse kendimizi üçüncü kattan sıfırıncı kata atmayı planlıyorduk."
Bu esnada yukarıda görmüş olduğunuz azılı Placebo fanı arkadaşlarımla konuşuyordum. Hepsi bir bilet satın alırken konsere katılamayacağımı ağlaya ağlaya onlara ilettim çünkü sevgili yazarınız elinde üç kuruş para tutamadığı için ayın başında dahi açıklanan bu konsere bilet alacak parayı çıkartamıyordu. Birkaç dakika sonra bu gruptaki ablalarım bana bir bilet hediye etti. Büyük ihtimalle yazıyı okumuyorlardır ama buradan da sonsuz teşekkürlerimi yeniden kendilerine iletiyorum. Gerçekten onlar olmasaydı kahrımdan ölürdüm. Ben tabii bir anda garip oldum. İki duygu kafamda sevişmeye başladı.
Konsere az bir zaman kala Blind, bunun bir festival olduğunu duyurdu. Herhalde artık aldıkları fahiş ücretlere "Bu sadece Placebo konseri değildi ki biz bunu festival olarak organize ettik ehehehe!" diye mi bahane sunmaya çalıştılar yoksa gerçekten festival miydi, bilemedim. Çünkü geçtiğimiz sene de böyle bir festival organize etmişler ve o gerçekten bir festivalmiş! Festivalin kadrosu resmen şu şekilde açıklanmıştı:
Placebo
Sivert Hoyem
Big Special
Onur Özdemir

Konser günü geldi. Bu konser, sıraya saat kaçta bileceğimi hiç bilmeden, sıfır planla gittiğim ilk konserdi. Normalde bir konsere gitmeden önce herkes gibi "Şu saatte giderim, aşağı yukarı şöyle bir yerden izlemiş olurum." diye plan yaparım. Bu plansızlığa sebep olan tek şey nancy boy'unu sattığım Küçükçiftlik Park'ın inanılmaz sıcak sıra bekleme yeriydi. Megadeth konserinde yaşadığım baygınlığı tekrar yaşamak istemiyordum ama bir yandan da Placebo sevgim beni dürtüyordu. Bir yandan da sevgili editörümüzün katıldığı eğitim münasebetiyle kapı açılışına 20 dakika kala alana vardık. Öncelikle dışarıdan bakınca çok uzun bir sıra bizi karşılamıştı ama Küçükçiftlik Park, seyircileri iki kapıdan da alacağı için insanlar ikiye bölünmüştü ve sıra nispeten azalmıştı. Biz de iki sıradan birine girdik, içeriye girmemiz yaklaşık yedi - sekiz dakika sürdü. Sırada canı çıkmış olan katılımcılar doğal olarak içki stantlarına yöneldi. Ben, "Sırada bir tente bile yok!" derken "Dünyanın hiçbir festivalinde tente yok." diyebilirsiniz. Bu, bizim zaten dünya standartlarında iş yaptığımızı, dolayısıyla insanlık namına bir tente bile germeyip oraya da bir içecek stantı açmama hakkımızı var etmiyor. Ha, bir de KÇK vergi kaçıracak diye bizim saçma sapan uygulama indirip, o uygulamaya para yükleyip, sonra biracıya gidip QR kod okutup bira alma mantığı bana çok saçma geliyor. Her şeyden önce memur babamın yılda verdiği vergi sayısı ile asgari ücretli bir bireyin maaşının %25'inin vergiye gittiğini hatırladıkça sinirim bozuluyor. Bir iyi haber vereyim, Hammer Müzik bu konsere merchleri ile birlikte gelmiş. Hammer Müzik standında üç farklı tasarımda tişört ve bir bez çanta yer alıyordu. Tişörtler 700 TL, bez çanta 500 TL idi. Bu fiyatlar için Hammer Müzik'e kızanlar görüyorum. Bu fiyatları grupların belirlediğini unutmamak gerek. Official merchandise fiyatları ile kıyasladığımızda da bu fiyatlar maalesef makul kalıyor.
İlk olarak Onur Özdemir sahne aldı. Adam çok yaşlanmış ha. Ben bir şarkısını bilmeyi bırakın, adamın tipini yıllardır kullandığı tek fotoğraftan biliyordum. Sahneye çıktığında o kadar anlayamadım ki ilk başta ekip çalacak, öyle sahneye çıkacak sandım ama yok, adam zaten sahnedeymiş! Saçlarını da tatlı tatlı boyatmasıyla küçük bir punkçıya dönüşmüş ama sahnesi ve enerjisi çok güzeldi.
Ardından Big Special ikilisi sahne aldı. İlk başta ilgi çekici bir tarzı olduğunu anladığımız grup, enerjisi ile birlikte seyirciyi diri tutmayı başardı. Bana sahne süreleri biraz uzun geldi. İlk beş - altı şarkı tatmin edici ve keyifliydi ama fazlası sıkıcı olmaya başladı. Seyirci ile iletişimleri de gerçekten güzeldi.
Ardından Sivert Hoyem sahne aldı. Bu Sivert Hoyem kimmiş biliyor musunuz? Kadim topraklarda bulunan bir arkadaşımın uyarmasıyla fark ettim, bu adam Satyricon'un Phoenix şarkısını söyleyen adammış! Ben bunu öğrendikten sonra telefonumdan Satyricon logosu açıp sahneye doğru tuttum. Sivert önüme geldiğinde sanıyorum ki bu logoyu gördü ve gerçekten çok garip bir şekilde bana baktı. Bu logoyu açmadan önce evimdeki kocaman Norveç bayrağını (evimde neden kocaman bir Norveç bayrağı olduğunu asla bilmeyeceksiniz) götürmeyi planlıyordum ama bayrağı evde unuttum. Sivert'in ve grubunun tarzı son derece şıktı. Her şeyden önce çok klas bir ekip vardı sahnede. Sivert'in hareketleri, jest ve mimikleri adeta 90'larda, şık bir kulüpte bir rock/jazz grubu izletiyormuş havası verdi. Sorun neydi biliyor musunuz? Süre yine çok uzundu. Bu sürenin uzun olması meselesini şu yüzden sık sık söylüyorum; seyirci sahne alan grupları tanımıyordu. Dolayısıyla onların tam sahne performansını izlemek bir noktadan sonra katlanmamız gereken bir şeye dönüştü. Çünkü şu çok belliydi ki bu grupların sahne alma amacı "Biz de şöyle bir grubuz, belki dikkatinizi çeker." değil, "Biz Türkiye'ye fanlarımız için geldik, onlara tam bir performans sunacağız" idi. Sivert de son şarkıdan önce "Biliyoruz, hepiniz Placebo'yu bekliyorsunuz." diye bizi anladığını belirtti zaten. Sivert'in sahnesi bittikten sonra telefonumdan bir Norveç bayrağı açıp sahneye tuttum. Bu, gitaristinin dikkatini çekti ve tatlı bir gülüşle peace işareti yaptı.
Sıra geldi Placebo'ya. Placebo'nun sahnesinin kurulması uzun sürdü. Çünkü Sivert ile çok farklı bir sahne tasarımları vardı. Bir ara sahnede yirmiye yakın insan gördüğümü hatırlıyorum. Sahne kurulduktan sonra ekranlara meşhur uyarı verildi. Telefon ile görüntü almak kesinlikle yasaktı. Hatta en ön sıradaki arkadaşlarımız, güvenlik tarafından "Telefon görürlerse sahneyi terk edeceklermiş." gibi son derece tehditkar bir cümle ile uyarılmışlar. Tüm bunlardan sonra sahnedeki ekranlara Brian'ın fotoğrafı verildi ardından ekranlarda yazan mesajı okuyan Brian'ın ses kaydı bizlere dinletildi. Hemen ardından Taste In Men introsu ile şov başladı. Brian sahneye herkesi selamlayarak çıktı. Çıktıktan saniyeler sonra bir telefon ile kayıt alan bir kişiye telefonunu indirmesini gerektiren bir işaret yaptı. Daha sonra birkaç kişiyi daha sert bir şekilde uyardı. Ön sırada telefon ile ısrarla çekim yapan bir kişiye karşı güvenliğe seslenerek onu atması gerektiğini söyledi. Bunu büyük ihtimalle korkutmak için söyledi çünkü ben o kişinin atıldığını hatırlamıyorum. Aynı şeyi 2022 konserinde de yaptı ve o kişi yine atılmamıştı. Ayrıca yanımda telefon ile ısrarla çekim yapan bir kişiyi güvenlik ve çevredekiler uyarınca beyefendinin Brian'ı göstererek "Başlıcam buna da konserine de ha!" tavrı hoş değildi çünkü kural belliydi. Güvenliklerin çekim yapan insanları uyarma sistemi ise küçük el feneri ve lazerdi. Arkamda yer alan bir hanımefendiyi uyarmak için gözüme fener ışığı sokulduğunda arkama dönüp hanımefendinin kamerasına elimi koydum. Hanımefendi ise sanki konserin başında binlerce uyarı yapılmamış ve gözüne fener tutulmuyormuş gibi şaşırıp ne olduğunu sordu. Güvenlikler gerçekten işlerini çok iyi yaptılar. Scene of the Crime'dan sonra çok hızlı bir şekilde "Look at all that people here tonight. Alright." dedi. Bunu çok hızlı bir şekilde söyledi ve bana o cümledeki samimiyet geçmedi. Bu turnenin setlistinde önceki konsere göre birkaç klasik parça yer alıyordu. Soulmates, Every You Every Me ve Song to Say Goodbye gibi kült parçaları dinleyebildik. Bence bu konserdeki enerji 2022 konserine göre daha iyiydi. Seyirci için ise aynısını söyleyemeyeceğim maalesef. Dinleyici önceki konsere göre çok daha kötüydü. Şarkılarda çok sönük kalındı. Konserin en büyük sürprizi Try Better Next Time oldu. Brian, o parçadaki gitarının üstüne yuvarlak bir Filistin bayrağı stickerı yapıştırmış, nakarattaki "Cry better next time" kısmını "Free Palastine" olarak seslendirdi. Bence çok güzel ve Placebo'dan beklenen bir hareketti ancak bu hareket de seyirciye geçmedi. Brian parmağı ile bayrağı gösterdiğinde ve şarkıyı Free Palastine olarak seslendirdiğinde hiç reaksiyon almadı. Üzücü olan şey ise konserde encore olmadı. Encore'u Infra-Red ile bağladılar. Konseri, Running Up That Hill ile kapattılar ve seyirciyi selamlamadılar. Önceki konserde Brian, insanlara el sallamıştı ancak bu konserde şarkı bittiğinde birkaç dakika pedalları ile oynadı ve arkasına bile bakmadan sahneden indi. Buna Stefan bile şaşırdı. Hatta öyle ki Stefan dönüp, seyirciyi tek başına selamladı. Benim için konserin tek hayal kırıklığı buydu.
Katılımcılar hakkında şöyle bir eleştiri yapacağım: Sosyal medyadan gördüğüm kadarıyla pek çok insan performans, setlist ve iletişimden yakınmış. Placebo'nun bir döneme domine eden Meds, Special Needs, Nancy Boy, I Know gibi şarkıları olduğunu varsayarsak, bu şarkıların çalınmasının istenmesi gayet normal fakat bu insanlar 2022'den beri tüm dünyayı bu şarkılar ile turluyorlar. İstanbul'da da bu şarkıları çalacağı su götürmez bir gerçekken setlistten yakınmak bana anlamsız geldi. Eğer ki gerçekten buna tepki göstermek istiyorsan konsere gelmezsin ve "Setlisti kötü bulduğum için gitmedim." dersin. Performans ve iletişime gelecek olursak Placebo; iletişimi güçlü olan bir grup değil, bu da bir gerçek. Bazı kayıtlarda Brian'ın çok mutlu, keyfinin yerinde olduğunu ve seyirci ile ara sıra diyaloğa girdiğini görebiliriz ama genel olarak böyle bir tavır sergilemediğini de unutmamak lazım. Şunu da unutmamak gerek, daha bir saniye önce bizzat kendi sesiyle "Lütfen çekim yapmayın." diye seyirciyi uyarıp sahneye çıktığı an bir sürü telefon görmesi zaten konsere negatif başlamasına sebep oluyor. Belki birçoğumuz deneyimlemediğimiz için bilmiyor olabiliriz ama sahne ışığı üstünüze vurduğu an sahnedeki sanatçı kimin ne yaptığını net bir şekilde görebiliyor. Üzgünüm ama sinsi sinsi çıkarmaya çalıştığınız telefonlarınız da görülüyor. Anlıyorum, herkes Placebo'yu o kadar yakından görmüşken bir hatıra çekmek ister. Bunu çok kısa bir süre içerisinde yapan kimsenin uyarılmadığını gözlerimle gördüm ki bu da çok normal fakat telefonu çıkarıp saniyelerce video çekenler tabii ki uyarıldı. Örneğin size bahsettiğim fenerin gözüme çarpması anı Every You Every Me esnasında oldu. Ben arkamda çekim yapan kadın yüzünden uzun bir süre o fenerin gözüme tutulmasına maruz kaldım. İletişim konusunda herkese hak veriyorum. Herkes sevdiği bir gruptan en azından bir "Merhaba, Türkiye, İstanbul" gibi kelimeler duymak ister. İletişim konusunda eksik oldukları bir gerçek.
Placebo İstanbul konseri, sevenleri için keyifli, gençliğini yad etmek isteyen dinozorlar için ıstırap dolu geçti. Ben, her şeye rağmen Placebo'yu seviyorum. Dediğim gibi, benim için müzikten öte bir grup. Bu yüzden kırgın olanları anlamak ile birlikte memnun ayrıldığım bir konser oldu.
