top of page

Boruta İle Röportaj

  • Metehan Küçükaydın
  • 8 Oca 2024
  • 5 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 18 Tem 2024

Batushka, son dönemin yükselen black metal gruplarından bir tanesi. Özellikle sahne kostümleri ve tarzları ile dikkat çeken grubun başarılı gitaristi Boruta ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

 

Boruta hoş geldin. Umarım her şey yolundadır. Batushka’nın gerçekten gözden kaçmayacak bir başarısı var. Son dönemlerdeki yükselişten memnun musunuz? Bu başarıyı yakalayabileceğinizi düşündünüz mü?

 

Merhaba, teşekkür ederim iyiyim. Selam (Türkçe söyledi). Aslında grubun felsefesini biliyorsun. Müziğimiz farklı, sahnedeki görünüşümüz farklı. O yüzden oldukça iyi olduğunu söyleyebilirim. Nasıl göründüğümüzün ve nasıl konserler verdiğimizin benzersiz bir şey olduğunu söyleyebilirim. Biliyorsun, sahneye kot pantolon ve siyah tişörtle çıkıp black metal çalmak kolay değil mi? Herkes bunu yapıyor. Ama buradaki fikir Ortodoks imgelere daha fazla girmekti. İnsanlara farklı bir şeyler sunmak istedik ve bence iyi müziğin en önemli kısmı buydu.

 

Aslında tüm verdiğiniz emeklerin karşılığını alıyorsunuz gibi görünüyor. O yüzden sanırım bulunduğunuz camiada ünlü olmak sana şaşırtıcı gelmemiş gibi.

 

Öncelikle o kadar ünlü değiliz. Bu çok büyük bir iş. Yani çok ünlü falan olduğumuzu söyleyemem. Sadece insanlar bizi dünya çapında duydu.

 

MARIA, yayımlanalı neredeyse 2 yıl oldu. MARIA projesi nasıl ortaya çıkmıştı?

 

RASKOL ve Carju Niebiesnyj’i yayımladıktan sonra, hala elimizde bazı fikirler vardı. Biz de Carju Niebiesnyj'i, RASKOL ile bağlamamız gerektiğini düşündük. Eğer dikkatlice dinlerseniz IRMOS 5'in sonu PISMO 1’in başlangıcıydı. Bu yüzden iki parçayı tek bir uzun albüme bağladık. Daha sonra MARIA'ya biraz daha dokunuş katmak için POSLEDNEJE PISMO adında bir şarkı daha ekledik. Bu oldukça uzun, 9 dakikalık bir şarkı oldu.

 

Peki yakın zamanda stüdyoya girme planınız var mı?

 

Ah, evet. Elimizde bir sürü materyal var. Albümün tamamını hazırladık. Albüm kapağı, son rötuşlar gibi şeyler yolunda giderse yeni albümü bu yıl içinde yayımlayabileceğimizi söyleyebilirim. Bunu tabii ki sadece ben söylüyorum. Muhtemelen yaz aylarında veya sonbaharda çalışmaya başlayacağız. Ama şunu söyleyebilirim ki gerçekten yakınız.

 

Peki yeni albüm için bir planınız var mıydı? Yoksa stüdyoya girip istediğiniz gibi çaldınız mı?

 

Aslında ilk öncelikle, bizim için en iyi yol kendimizi stüdyoya kapatmak. Son albümde kendimizi bir bodrum katındaki stüdyoya kapattık. 2-3 hafta boyunca hiçbir şey yapmadık. Odak noktamız sadece kendimizi kapatmak ve bir şeyler yazmaya çalışmaktı. Ben stüdyoya girerken tamamen hazır olmamız gerektiğini düşünüyorum. En azından albümün genel sound’unun ve hangi duygularla oluşacağınız bilmeliyiz. Bu, kayıtta nasıl çalacağımı, hangi duygularla çalacağımı etkileyecek. Örneğin, Stairway to Heaven’ın coverını yapmak istiyorsun, bu dünyadaki çalması en zor şarkı değil. Duyguları canlandırmak, teknik olarak ne kadar iyi çaldığınızdan daha önemlidir. Eğer kayıtlar sırasında o duygulara sahip değilseniz bu kulağa farklı gelecektir. O kadar kötü olmaz ama benim istediğim gibi de olmaz.

 

Stilinizi seviyorum. O yüzden bu soruyu yanlış anlama. İleride Ortodoks konseptinin dışına çıkmak ister miydiniz?

 

Belki. Polonya folk müziği gibi bir şey yapılabilir. Tamamen Ortodoks temasının ötesine geçeceğimizi sanmıyorum. Çünkü bu tamamen imaj değişikliği olur. Yeni albümde görsel olarak bizi bekleyen bazı yeni şeyler var. Sahnede kullandığımız çoğu eşyayı değiştireceğiz. Yeni şeyler olacak. Ama sanırım her zaman Ortodoks şeylerde kalacağız. En azından şimdilik.

 

Sahnedeki kostümleriniz çok şık gözüküyor. Ama içinde nasıl hissediyorsunuz?

 

Konserlerden sonra çoğu insan bize şöyle diyor, "O maskeleri takarak nasıl şarkı söyleyip, enstrümanlarınızı çalıyorsunuz?" Gerçekten hiçbir şey görmüyorum. Sadece kas hafızama güveniyorum. Zaten şarkıları sürekli çalıyoruz bu nedenle hepsi ezberimde. Yani gitarıma bakmam bile gerekmiyor. En azından gitarist olarak böyle söyleyebilirim. Oldukça dikkatli olmak zorundayız. Sahnede deli gibi hareket edemeyiz. Ayrıca sahnede dekor gereği ateş yanıyor. Birkaç kere ona temas ettim ve gerçekten çok sıcaktı. Ayrıca bu kostümlerle çalmanın en zor yanı da 2 hafta turladıktan sonra çok kötü kokmaları. Amerika’da çalmak sorun olmuyor çünkü her yerde çamaşırhane var. Avrupa’da pek popüler değil. Bu yüzden Avrupa’daki turumuzun sonlarına doğru kulise girerken çok kötü kokuyoruz.

 

Seninle sahneden sonra fotoğraf çektirmek istemeyeceğim.

 

Haha. Bu benim en sevdiğim kısım. Sahneden kulise geçerken etraftaki diğer sanatçılardan fotoğraf çektirmek isteyenler oluyor. Bense “Dostum, tamamen terliyim, korkunç kokuyorum. Hala emin misin” diyorum. Onlar da kabul ediyorlar.

 

Sahnede setlisti görebiliyor musun?

 

Bizim setlistimiz yok. Temel fikir şu: Hepimiz kulaklıklarımıza gelen sese göre çalıyoruz. Kulaklıklarımıza giden bir metronom var. Böylece her şarkıdan önce metronomu iki tekrar boyunca dinliyoruz ve kendi aramızda şarkı adını söylüyoruz. Metronom başladığı an “IRMOS 3!” diyoruz ve çalmaya başlıyoruz. Maske takılıyken setlisti görmek imkansız.

 

8 telli bir gitar çalıyorsun. Bu kolayca görebileceğimiz bir şey değil. Bu müziğinize nasıl etki ediyor?

 

Şu anda yeni albüm için 9 telli gitar yapma sürecindeyiz. Meksika’daki bir arkadaşım yapıyor. İnanılmaz gözüküyor. 8 telden 9 tele çıkmak bir sürü olanak sağlıyor. Gitarın her yerinde Mi notasını çalabilirsin değil mi? Ama kulağa farklı gelecektir. Mi 6 gibi. Ama ses tamamen farklı.

 

Kimliklerinizi neden gizliyorsunuz? Bunu yanıtlamak zorunda değilsin.

 

Hayır, hayır. Bunu konuşabiliriz. Biz, insanların sahnedeki müzisyenlere değil, müziğe odaklanmasını istiyoruz. Yaratmak istediğimiz şey daha çok bir tiyatro gösterisi gibi. Temelinde dinleyicilerin ya da gösteri sırasında insanların odağını konserin geneline çekmek var. Şu an zaten anonim gibiyiz ma anonim kalmak imkansız. Mesela Ghost veya Sleep Token’daki üyelerden birini bulmak istiyorsunuz, bunun kolayca bulursunuz. Bu büyük bir sır değil. Yani bizi bulmak istiyorsanız biraz araştırın. Muhtemelen bizi bulacaksınız. Bu iyi bir şey ama biz maske takmaya devam edeceğiz.


 

Birçok insan bana “Bu grup sahnedeyken Ghost’a çok benziyor!” dedi. Bunun hakkında ne düşünüyorsun?

 

Ghost gerçekten çok büyük bir grup. Şu anda metal müzik dünyasının en iyilerinden biriyle karşılaştırılmak benim için büyük bir iltifat. Biliyorum, müziğimiz tamamen farklı. Zaten şu anda birbirimize çok benzediğimizi söyleyemem.

 

İlk zamanlarına benziyorsunuz.

 

Evet, evet. Ghost’un ilk zamanlarında giydiği kostümlere benzer kostümlerimiz var. Ama genel olarak sahnedeki duruşumuz tamamen farklı. Bir gün Ghost ile çalmayı çok isterim. Dürüst olmak gerekirse Ghost fanlarının seveceğinden emin değilim (gülüyor).

 

Polonya, black metal sahnesinin önemli ülkelerinden bir tanesi. Kendi perspektifinden bunu nasıl değerlendiriyorsun?

 

Polonya’daki black metal sahnesi kesinlikle çok iyi. Buradaki rekabet çılgınca. Hala sadece Polonya’da çalan pek çok grup var. Yetenekleri ve gösterileri kesinlikle harika. Zaten ünlü gruplarımız da var. Mgla var, Behemoth var. Sadece black metal de değil aslında, mesela Decapitated (death metal) da var. Dünyanın dört bir yanında metal sahnesinde çalan pek çok Polonyalı var ve ben aslında bunu seviyorum. Bence gurur duymamız gereken bir şey. Mesela Kolombiya’da bir konsere gidiyoruz ve orada Polonyalı grupları görüyoruz. Bu kesinlikle harika.

 

“Rekabet” kelimesini kullandın. Polonya’nın Norveç veya Avrupa ülkeleri ile bir rekabet halinde olduğunu mu düşünüyorsun? Yoksa sadece festivallerde bir araya mı geliyorsunuz?

 

Aslında buna bir rekabet olarak bakmıyoruz. Bizim normal bir black metal müziği yaptığımızı söyleyebilir misin? Çünkü benim için normal black metali düşündüğümde aklıma Mayhem geliyor. Mesela biz onlardan farklıyız. Sadece black metal türünde de değiliz. Korolar ve bazı farklı unsurlar var, bazen clean gitarlar da var. Şarkılarımız daha melodik diyebilirim.

 

Pekala, bu son sorum. Daha önce İstanbul’a geldiniz. Nasıl buldunuz, en azından gezmeye fırsat buldunuz mu? Bir daha gelecek misiniz?

 

O sırada sanırım Diabolical ile turnedeydik. Avrupa’yı dolaşıyorduk. İpsala sınır kapısına kadar çok yorulmuştuk. Sınır görevlilerinin yanına gittik ve onlar da geçmemize izin verdiler fakat tur araçlarımız için bazı evraklara ihtiyacımız olduğunu söylediler. Araba için sigorta falan almamız gerekti. Pasaportlarımızda sorun yoktu ve Türkiye’ye girebilirdik ama onlar istemediler. Tur aracımızı içeriye almak istemediler. Çünkü arabayı Polonyalı bir kiralama şirketinden kiralamıştık. Tüm işleri hallettik ve görevli arabanın sahibinin pasaportunu görmek istedi. Bu imkansız çünkü aracın sahibi Polonya’daydı. Sınırda 3-4 saat geçirdikten sonra vokalistimiz araçtan inip sınırın ortasında çığlık atmaya başladı. Ben de onu vuracaklar mı yoksa tutuklayacaklar mı diye izliyordum. Organizatör ile iletişime geçtik. Harika bir adamdı, gerçekten bize çok yardımcı oldu. Arabaları sınırda bıraktık ve yaya bir şekilde sınırdan geçtik. Her şeyi sırtlayarak. Bize bir otobüs ayarlandı, onunla İstanbul'a geldik. Gösteriye gerçekten geç kalmıştık. Kapıların açılmasına 2 saat kalmıştı. Gerçekten çok stresliydi. Gösteri iyi geçti ve çok fazla insan vardı. Güzel bir mekandı. Çatı katında yemek yemiştik. Garip olan şeylerden biri şuydu, kulise asansörle inmiştik. Kulisten sahneye de asansörle inmiştik. Kulisten sahneye asansörle inilen mekan görmemiştim, çok garip. İstanbul’u görmek için az zamanımızın olmasına üzüldüm. Gösteriden sonra 2 ya da 3 saatimiz vardı. Umarım yakında İstanbul’da çalarız, çünkü kesinlikle geri dönmek istediğim yerlerden birisi.

 

Son olarak, fanlara ne söylemek istersin?

 

Yeni albümümüz kesinlikle çok sayıda melodisi olan ve arkasında güzel bir hikayesi olan bir albüm olacak. Türkiye’deki ve dünyadaki tüm dinleyicileri görmek için sabırsızlanıyorum.

 

wix'le yaptığımı söylemem gerekiyormuş. bu siteyi wix'le yaptım.

bottom of page